150 Yasası (Dunbar Law)

Taşkın Cengiz
5 min readApr 13, 2021
(Image credit: Emmanuel Lafont)

Gündelik hayatta kaç kişi ile iletişim halindeyiz?

5–15–50–150–500–1500 ?

Mesajlaşma uygulamalarında en çok kaç kişi ile mesajlaşıyoruz veya sosyal medya platformlarında kaç bağlantımız var?

Tüm bunların bir sınırı, iletişimimizin bir kapasitesi var mı? Varsa nedir?

Bir insan aynı anda maksimum kaç kişi ile iletişim halinde kalabilir? Şu an kullandığımız Teams, Slack grupları hatta askeriyedeki gruplar bile fazla değişmemiş gibi gözüküyor…

Gelin birlikte inceleyelim…

Bana göre gerçekten de her bakımdan kitlesel işbirlikçi bir türüz gibi görünüyor. Çocuklarımıza kendi öğrendiklerimizi öğretmekten, temel gücümüz olarak daha büyük ve daha çeşitli ilişki ağlarına dayanan endüstriyel iş bölümüne kadar, devasa bir ağ.

İşte bu konuda yazılmış bir teori mevcut: 150 Yasası.

İngiliz antropolog Robin Dunbar’a göre “sihirli sayı” 150'dir. Dunbar, insan dışı primatlar üzerine yaptığı çalışmalar sayesinde beyin boyutları ile grup boyutları arasında bir oran olduğuna ikna oldu. Bu oran, bir sosyal sistemin başa çıkabileceği karmaşıklığı sınırlar.

Dunbar ve meslektaşları, bu temel ilkeyi insanlara uyguladılar ve grup büyüklükleri hakkında tarihsel, antropolojik ve çağdaş psikolojik verileri incelediler, büyük grupların ayrılmadan veya çökmeden önce nasıl geldiği de dahil. 150 sayısı civarında dikkate değer bir tutarlılık buldular.

Dunbar’a ve etkilediği birçok araştırmacıya göre, bu 150 kuralı, erken dönem avcı-toplayıcı toplulukların yanı sıra şaşırtıcı bir dizi modern gruplaşma için de geçerli: Ofisler, komünler, fabrikalar, yerleşim kamp alanları, askeri organizasyonlar, 11. Yüzyıl İngiliz köyleri… 150'yi aştığında bir ağın uzun sürmesi veya iyi uyum sağlaması pek olası değildir. (Kentleşme çağı için bir sonuç, yabancılaşmadan veya gerilimlerden kaçınmak için, şehir sakinlerinin şehirlerinde yarı-köyler bulmaları olabilir.)

Ancak 150 tek başına tüm hikayeyi anlatmaz. Diğer sayılar da sosyal beyin hipotezinin içindedir.

Teoriye göre,

En dar çevrede sadece beş kişi var — sevdiklerim.

Bunu sırasıyla 15 (iyi arkadaş),

50 (arkadaş),

150 (anlamlı kişiler),

500 (tanıdık)

ve 1500 (tanıyabileceğiniz kişi) katmanları izler.

İnsanlar bu katmanların içine ve dışına göç ediyor, ancak fikir, yeni giren herhangi bir kişi için alan açılması gerektiği şeklinde ilerliyor.

Dunbar, bu sayı katmanlarının neden beşin katları olduğundan emin değil, ancak “bu beş sayısı genel olarak maymunlar ve maymunlar için temel alınabilecek gibi görünüyor” diyor.

Tabii ki, tüm bu sayılar genellemeleri temsil ediyor. Dışadönükler daha büyük bir ağa sahip olma ve kendilerini arkadaşlarına daha ince bir şekilde yayma eğilimindeyken, içedönükler daha küçük bir alana ‘temas havuzuna’ odaklanırlar. Ve kadınlar genellikle en yakın katmanlar arasında erkeklere göre daha fazla iletişime sahiptirler.

Dunbar, “Gerçek hayatta, yüz yüze dünyada bu katmanları belirleyen şey: İnsanları görme sıklığınızdır.” diyor. “Sosyal etkileşim için ne kadar zamanınız olduğu konusunda her gün nasıl yatırım yapacağınıza dair bir karar vermek zorundasınız ve bu da sınırlıdır.”

Bazı kuruluşlar bu fikirleri yürekten almıştır. İşte örnekler:

-Neolitik tarım topluluklarının, ayrı bir topluluğa ayrılmadan önce yaklaşık 150 kişi olduğu bilinmektedir.

-Roma askeri orduları yaklaşık 150 askerdir; diğer modern orduların tipik olarak 120–180 olduğu bilinmektedir.

-Ortak yaşamı benimseyen mezhepler olan Hutteritler ve Amişler için ortalama cemaat büyüklüğü yaklaşık 150 kişidir.

-Gore Tex’e(Özel bir şirket) geri dönersek, 150 kişilik çalışma ortamı herkesin birbirinin adını bilmesiyle sonuçlanır, hat yönetimi sistemleri veya yaka kartları yoktur ve herkes birbirine ve ortak vizyona bağlıdır. Christopher Alexander’dan alıntı yapacak olursak, bir ağaç organizasyon yapısından ziyade bir kafes gibi davranıyor. Yeni bir yerleşkeye ihtiyaç olup/olmadığına ise 150 kişilik otoparklarının dolması ile karar veriyorlar. Böylece organizasyonu 150 kişilik parçalar halinde yönetiyorlar.

-İsveç Vergi Dairesi, ofislerini 150 kişi sınırında kalacak şekilde yeniden yapılandırdı. [2]

Dunbar Tartışması

Herkes tabi ki sosyal beyin hipotezine katılmıyor. Bazıları, sosyal etkileşim için sihirli bir sayı türetme olasılığına şüpheyle yaklaşıyor.

Yine de, topluluklar ve evrim üzerinden düşünmek için yararlı bir egzersiz olabilir.

León Üniversitesi’nde antropolog ve ekonomist olan Cristina Acedo Carmona, “Yarattığımız ve sürdürdüğümüz ilişkilerin sayısını sınırlayabilecek birçok faktör olsa da, bu araştırmalar bu tür değişkenlerin etkisini daha iyi anlamamıza ve ölçmemize yardımcı oluyor” diyor.

Bir Dunbar sayısının bulunabileceği konusunda hemfikir olanlar arasında, bazıları bunun 150 olup olmadığına itiraz ediyor. ABD’deki çeşitli sosyal gruplar üzerine yapılan araştırmalar, sosyal ağlarının yaklaşık 290 boyutunda kümelendiğini gösteriyor.

Bir argüman, sosyal bağlantıların sayısının normal olarak dağılmadığı (veya bir çan eğrisi şeklinde) olmadığıdır, bu nedenle çok sayıda kişisi olan birkaç kişi ortalamanın dışına çıkıyor olabilir.

Örneğin, eğer bir kişi ilişkilerini kısmen yönetmek için asistan işe alacak kadar zenginse — ya da duygusal emeğin bir kısmını başkalarına yaptıracaksa — rahatça sürdürebilecekleri ilişki sayısı ile daha az kısıtlanabilirler. Sosyal hayatın pek çok alanında olduğu gibi, süper bağlantılı olanlar süper ayrıcalıklıdır.[1]

Yorumlama:

150 kişi her ne kadar kulağa azmış gibi gelse de, sahip olduğunuz sosyal enerji ve ayırabildiğiniz zamanı düşününce pek de azımsanacak bir rakam değildir. Bu kişileri bile kendi arasında ayırmanız gerekecek. Aşağıdaki grafikte bu ayrımı görebilirsiniz. Dunbar sosyal iletişimde bulunduğumuz kişileri 4 bölüme ayırarak bir harita oluşturmuş.

İletişimde bulunduğunuz insanları bölümlere ayırmak pek zor olmaz. Örnek vermek gerekirse yeşil alan aile ve yakın arkadaşlar, sarı alan lokasyon olarak uzağınızda bulunan sevdiğiniz insanlar, mavi alan işyerinizdeki insanlar, kırmızı alanlar ise geçmişte bir şekilde tanışıklığınız olan ama zamanla size itici gelen, bununla birlikte tamamen silemediğiniz insanlar(atsan atılmaz, satsan satılmaz) olabiliyor.

Burada kritik nokta, bölümlerde yer alan kişi sayılarının eşit olmasını beklememektir. Mesela yeşil alan en değerli ve stratejik bölgedir. Buradaki insanlar için harcamakta olduğunuz sosyal enerji ve zamandan cimrilik yapma lüksünüz yoktur. Bu nedenle daha az insan yer alır. Burdaki bir kişiyi kaybetmek pek istenmez. Örnek olarak; şirkette her zaman yemeğe ve kahve molasına birlikte çıkan bir grup düşünelim. Bunlardan biri 2–3 gün ayrı takılsa tehlike çanları çalar. Her an bölgesini kaybedebilir:)

Bu alana yeni birini eklemek de maliyetli olabilir. Muhtemelen ona yer açmak için, zaten bölgede bulunan birini yavaştan sarı bölgeye iteklersiniz.

Hepimiz aslında iletişim halinde olduğumuz insanları kafamızda kategorilere ayırıyoruzdur. Bu yazı sadece bunun bilimsel tarafını ortaya çıkarmaya yardımcı olacaktır. Belki bölgelerdeki rakamlara veya kişilere göre aksiyon almayı düşünebilirsiniz:) [5]

Son soru: Bu teorem sizin için de geçerli mi?

Kaynakça:

[1]-https://cstarendal.medium.com/the-dunbar-number-40c826da34c3

[2]-https://medium.com/@social_archi/dunbars-number-1a8d75b94576

[3]-https://www.bbc.com/future/article/20191001-dunbars-number-why-we-can-only-maintain-150-relationships

[4]-https://bettermarketing.pub/what-if-150-fans-are-enough-d4e079cc4c29

[5]-http://www.masumrobot.com/2016/01/dunbar-sayisi.html

--

--